28 Şubat 2014 Cuma
28/02/2014 TARİHLİ KÖŞE YAZISI. / SEVGİLİ UĞUR CİVELEK ABİMİZDEN
Aylar ve haftalar birbirini kovalıyor, fakat gerek dış gerekse iç koşullar düzelmiyor. Tam aksine sorunlar ağırlaşıyor, beklentiler bozuluyor ve kırılganlık artıyor; güvensizlik arttıkça sabır sınırları zorlanıyor. Ekonomik, sosyal ve siyasi istikrarsızlık birbirini besleyerek uykuları kaçırıyor. Etkili ve yetkili kesimlerin sakinleştirme amaçlı söylemleri pek bir işe yaramıyor. Çok uzun bir süredir gerçekleri gözardı ederek günü kurtarmaya çalışmanın birikmiş faturası gündeme ambargo koymaya devam ediyor. Ayağı yorgana göre uzatmamanın, hesapsızlığın, aşırılıkları zorlayan şuursuzluğun açığa çıkması önlenemiyor...
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız yıkıcı tablonun ilk sonuçları üreten kesimleri zorluyor: Nakit sıkışıklığı yeni rekorlara koşarken, iflas erteleme başvuruları geometrik bir hızla artıyor. Üretim veya tüketimin yoğunlaştığı bölgeler bu olumsuzlukları daha fazla hissediyor, bunalıyor. Ekonomi daralıyor, istihdam alarm veriyor ve enflasyon beklentileri bozuluyor. Etkili ve yetkili kesimlerin bu olumsuzlukları görmezden gelen tavrı sıkıntı yaşayan kesimleri çileden çıkarıyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor...
Yaşanan olumsuzlukların gerekçesi olarak öne sürülen konular çeşitleniyor. Riskten kaçınma eğilimi dalgalı bir şekilde yükselmeyi sürdürüyor. Federal Reserve’nin parasal genişlemeyi kısmaya devam etmesi, bataklığa dönüşen Suriye politikası, Batı ile Rusya arasındaki çekişmede iyice istikrarsızlaşan Ukrayna’nın karışması, gelişmekte olan ekonomilerin içine düştüğü türbülanstan nasıl çıkacağının bilinmemesi, ülkemizdeki siyasi idare içindeki kan davasına dönüşen çatışma nedeniyle hukuk devleti çizgisinden hızla uzaklaşılıyor olması ve yaklaşan seçimlerin yarattığı gerginlik, Türk TIR’larının Batı Avrupa güzergahında karşılaştığı engellerin artması gibi konular hareket yeteneğini iyice daraltıyor. Sürdürülebilir olmayan rotayı zorlamanın tüm olumsuz sonuçları kapıyı çalıyor...
Bıçak kemiğe dayandıkça sabır taşı çatlıyor, hoşgörü azalırken tepkisellik yükselişe geçiyor. Bugüne kadar benimsediği tercihlerle hem kendini hem de ülkeyi köşeye sıkıştırıp çaresizliğe mahkum eden siyasi irade çözüm üretemiyor, istikrarsızlığın artışını yasaklar ve keyfiyetle önlemeye çalıştıkça durum ciddileşiyor. Sorunu ağırlaşan ve kirli çamaşırları gördükçe kafası karışan insanlar saatli bombaya dönüşmeye başlıyor!.. Siyasi partilerin Meclis grupları ve tabanları da bu olumsuzluklar fırtınasından aynı şekilde etkileniyor. Yeterince farkında olunmasa bile her şey değişiyor; hem de en istenmeyen şekilde!.. Doğal olarak korkunun ecele fayda etmeyeceğini anlayanlar sayısal olarak azınlıktan çıkıp çoğunluk olmaya başlıyor. Kendini en güçlü sanma gafletine düşenlerin yalnızlaşma korkusu büyüdükçe keyfiyet ve yasakların dozu artıyor... Gerek yabancıların gerekse yerlilerin içeriye yönelik algılamaları olumsuzlaştıkça stratejik tercihleri de bu durumdan etkileniyor... Bu gidişatın durdurulması yönündeki çabaların başarısızlığı söz konusu olumsuz süreci beslemeye devam ediyor.
Döviz kuru ve faizlerdeki yükselişin, makro ekonomik göstergelere ilişkin beklentilerdeki olumsuzlaşmanın, artan istikrarsızlık endişelerinin temel sebebi yukarıda özetlemeye çalıştığımız yanlışlar zincirinden oluşan kısır döngüdür. Orta ve uzun vadede böylesi bir duruma düşmemek için yapılması gerekenler yapılmaz ve kısa vadeli bir bakış açısı ile yapılmaması gerekenlere abone olunur ise sonucun daha farklı olması beklenemez. Gerçekler eninde sonunda açığa çıkar ve riskten kaçınma eğilimi artar. Gerçeklerin en iyi dost, dürüstlük ve açıklığın en iyi siyaset olduğunu nefsine hakim olamadığı için anlamayanlar bundan sonra yaşanacakların sorumlusudur. Felaket tellalı diyerek doğru söyleyeni dokuz köyden kovanlar, aldattıkları kesimlerin büyüyen öfkesinden kurtulamaz ve mevcut anlayışları ile istikrarsızlığın artmasını önleyemezler...
Ne diyelim, tüm yaşananlara rağmen kula kulluk uykusundan uyanamayanları da Allah ıslah edecek!..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder